BIRAKMAYI BİLMEK

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
BIRAKMAYI BİLMEK

Günümüz insanında en çok gözlemlediğim şey; neyi bırakıp, neyi bırakmamamız gerektiğini bilemememiz. Gerçekte cevabın ne olduğunu bilmemize karşın, içsel çatışmalar yoluyla kararsız kalmamız ve daha sonra insanlar ne der anlayışıyla sessizleşmemiz. “Emek verdim o kadar”, “beceremedi derler”, “yenildi diyecekler” gibi olumsuz bazı düşüncelerin bırakmayı zorlaştırdığını düşünüyorum.

En çok da ilişki ve iş hayatında bu sorunu görüyorum. Kimi insanların bırakma konusunda hızlı ve kolayca hareket edebildiğini görüyorum. Kimisi de kalıyor, kalıyor, kalıyor. Peki neden kalıyor? İlişkisinde veya işinde zorbalık görmesine, değersizlik, yetersizlik, sevgisizlik hissetmesine karşın, ilişkide ve çalışma ortamında bir gram güveni kalmamışken hâlâ orada durmak, o kişiler için ne ifade ediyor?

Benim de bırakmayı bilmediğim dönemlerim oldu. Deneyimlerim neticesinde kolaylıkla bırakmanın ne demek olduğunu zamanla öğrendim. Verdiğimiz kararın arkasından en kötü senaryoyu düşüdüğümüz için “kalmayı” veya “bırakmamayı” seçebiliriz. Başlangıçta kendimizi bu kararla birlikte güvende hissedebiliriz. Konfor alanında hissedebiliriz. Ancak zamanla özümüzü iyi gelmeyen o durum karşımıza tekrar çıkabilir.

Sistem içinizden geçenin cevabını biliyor. Emin olun, olaylar bu karara varmanız için sizi destekleyecek. Aniden ilişkiniz bitebilir, iş yerinden çıkartılabilirsiniz, başka bir yerden teklif alabilir ya da kendiniz çıkmak isteyebilirsiniz. Bu durum sizin gerçeğiniz ve istediğiniz şey. Onu çağırırsınız.

Peter Drucker, her şirketin her yıl düzenli olarak “bırakma” toplantıları yapıp; hangi ürünlerden, hangi uygulamalardan, hangi politikalardan vazgeçeceğine karar vermesi gerektiğini ve bunu bir alışkanlık haline getirmesi gerektiğini söylüyor. Şirketlerin ancak böyle yaparak tıpkı bir ağacı budamak gibi kendilerini tazeleme imkânı bulacağını ifade ediyor. Yazının devamında Drucker, “vazgeçmesini bilmemek, yarının fırsatlarını geçmişe kurban etmek demektir, bu ‘ölümcül bir günah’tır!” diyor. Bu düşüncenin çok yerinde olduğunu düşünüyorum. Fakat çok yerleşik bir anlayış değil.

İşletmeler de bazen böyle. Yeri geliyor bazı çalışanlara tahammül ediyor. Seçenekleri kısıtlı olan, konfor alanından çıkmak istemeyen ve verdiği emeği düşünen yetkililer bırakmayı tercih etmeyebiliyor. Demek ki sadece kişiler değil, kurumlar da benzer şekilde yaklaşabiliyor.

Kişisel gelişim alanında öğretilerimizde, en büyük motivasyon kaynağı “hayallerini bırakma, sakın pes etme” gibi söylemlerdir. Evet, benim ilk kitabımın ismi de “Bırakma Bu Hayalleri” ancak kitabımın bir bölümünde, vazgeçme sanatından bahsediyorum. Bu konuyu burada biraz irdeleyelim mi ne dersiniz?

Başka bir yazarın bırakmak üzerine kitabını okuduğumda çok etkilenmiştim. Yazarın vazgeçmekle ilgili verdiği örnek çarpıcıydı. Kitabımda bu çarpıcı bulduğum örneği de anlattım. Sizlere de bahsedeyim. Bir uçurtmayı tuttuğunuzu düşünün. Sımsıkı tutuyorsunuz ve uçurtmanın ipi canınızı yakıyor. Ne yaparsınız? Sımsıkı tutar mısınız, yoksa bırakır mısınız? İşte burada bırakmanız gerektiğini söylüyor. İp canınızı yakıyor, tutacak haliniz kalmamış ve hâlâ bir çırpınış içerisindesiniz. “Bırakmalısınız!”

İster iş hayatınızda olsun, isterse ilişkilerinizde olsun, değer görmediğiniz yerde durmayın. Sevilmediğinizi görüyorsanız, özen gösterilmediğini, takdir edilmediğinizi hissediyorsanız, şartlarınızı zorlamayın. Emek vermiş olabilirsiniz. Şayet emeklerinizin karşılığını almıyorsanız, durmanızın da bir anlamı yok. Emek vermiş olmak körü körüne bağlanmak olmamalıdır. Bu aslında kendi kendinize oluşturduğunuz bir engeldir. Karşınızdaki kişi de size emek vermiş olabilir ki normali vermesidir.

İlişkilerin bir sonu olabilir, sonsuza kadar sürmeyebilir. Bunu kabul etmek gerekir. İş ilişkilerindeki emeğinizin karşılığı maaş olarak gelir, itibar ve yükseliş. Eğer ki bunlar yeterli değilse, verilen sözler tutulmuyorsa, durmanızın bir anlamı yok.

Çoğu insan en kötü senaryoyu düşünerek bırakamaz demiştim. En kötü senaryoyu kenara bırakın. En iyisi ne olabilir? Kendinize sorması gereken en iyi senaryo ne olabilir? Bu soru bakış açınızı değiştirecektir. Olumluya odaklanmanıza yardımcı olacaktır. Beynimiz muazzam bir makine. Bu nedenle size sorduğunuz soruya göre cevap verecektir. Olumluya odaklandığında, sorunu çözmeye yönelik çok güzel sonuçlar verecektir. Olumsuz düşünüp, olumsuz sonuçlar edinmek de bir ihtimaldir ki seçim size aittir.

Bırakmanın bir başka açıdan değerlendirmesi de “duygular” konusudur. Size ait olmayan düşünceler, duygular ya da sahip olduğunuz, taşıdığınız duygular… Hepsi birer yüktür.  Bel, sırt, omuz, boyun ve baş ağrıları boşuna değildir. Bir duygunuzu bırakarak ruhsal anlamda özgürleşebilirsiniz. Öfkeyi bırakmak, nefreti bırakmak, olumsuz düşünmeyi bırakmak, en kötüyü düşünmeyi bırakmak, çok sevmeyi bırakmak, bir şeye bağımlı olmayı bırakmak, hayır diyememek gibi örnekler verebiliriz. Bırakmak özgürleşmektir. Duygulardan özgürleşmek biraz daha özel çalışmalar isteyebilir. Meditasyon, dua ya da enerji çalışmaları yapmak olumlu katkı sağlayabilir. Diğer taraftan EFT denilen teknikle (duygusal özgürleşme tekniği) duyguları dönüştürmeniz mümkün. Akupunktur enerji noktalarına birkaç vuruşla yapılıyor. Bölgesel enerji alanlarına vuruş yapılarak, temel inanç düşüncesi ya da duygusu belirlenerek üzerinde çalışılır. Etkileyici sonuçlar aldığımızı çok rahatlıkla söyleyebilirim. Bu tür işlemler için destek almanızda fayda var. Bırakmanın olumlu etkilerinden biri, özgürleşmek demiştik. İyi hissetmek, hafiflemek… Bırakmakla birlikte kendiniz için önemli bir adım atmış olursunuz. Kişisel gelişim sağlamış olursunuz. İlişkilerinizin dinamiği değişir. İyileşme süreciniz başlar. Stres ortadan kalkar. Fiziksel rahatsızlıklarınız varsa ortadan kalkabilir ya da azalabilir. Nerede bırakmalı, nerede devam etmeli? Bu soru da oldukça değerli ve önemli bir soru. Bence tutkuyla bağlanmak, engellerin üstesinden gelmek kıymetlidir. Elinizden geleni yaparsınız, zorluklar olabilir, pes etmeyin derim. Ancak elinizden geleni yaptıktan sonra durmanız önemli olacaktır. Akışa bırakın. Sürekli çabaladığınız halde bazı durumlar size kendinizi iyi hissettirmiyorsa o zaman bırakabilirsiniz. Hislerinize güvenin, içinizdeki ses size ne yapmanız gerektiğini söyleyecektir. Çekim yasası der ki; elinden geleni yap ve sonra akışa güven. Sürece güvenmeyi seçin. Bundan daha iyisi nasıl olur?

Yorumlar
Z
Ziyaretçi 3 hafta önce
Yine muhteşem bir yazı olmuş. Tebrikler. Yüreğimize sağlık...
BEĞENME
0
CEVAPLA
M
Merve Koçyiğit 3 hafta önce
Her zaman ki gibi harika bir yazı olmuş 👏👏👏 insanların yapmak istediği halde yapamadığı o umutsuz çukuruna kendini hapsetdiği o kadar çok kişi var ki halbuki herşey bizim elimizde ben yıllar önce bunu keşfettim kendimi el âlem ne der diye o kör kuyuda bırakmadım bence biraz cesaret ve kendine güvenmek..
BEĞENME
0
CEVAPLA
Şükran 3 hafta önce
Gerçekten içten bir dille kaleme alınmış bir yazı. Günlük hayatın koşuşturması içinde bir şeyleri bırakmayı öğrenmenin ne kadar zor olduğunu, ancak aslında zihnimizi ve ruhumuzu ne kadar rahatlattığını çok samimi bir üslupla anlatıyor. Yazıyı okuyunca, kendi hayatımdaki gereksiz yükleri fark ediyor ve “Bırakabilmek bazen en büyük özgürlüktür” düşüncesine hak veriyorum. Bu tür sakin ve rehber niteliğindeki yazılar, okuyan herkese bir nebze de olsa farkındalık kazandırıyor diyebilirim.
BEĞENME
0
CEVAPLA
Z
Ziyaretçi 3 hafta önce
Güzel bir tespit olmuş.
BEĞENME
0
CEVAPLA
B
Belekli 3 hafta önce
Yazınız gerçekten etkileyici ve düşündürücü. Özellikle 'bırakmayı bilmek' gibi hayatın her alanında karşılaştığımız ama üzerinde çok da durmadığımız bir konuyu ele almanız çok anlamlı olmuş. Anlatımınız sade ve akıcı, okurken kendimi sorgulama fırsatı buldum. Teşekkür ederim, yeni yazılarınızı da merakla bekliyorum
BEĞENME
0
CEVAPLA